07 Haziran 2010

Sil baştan!

Hayat ne kadar garip, süprizlerle dolu, bazen acıtıcı, bazen inanılmaz eğlenceli.

Bir blog yazıyor olmak da oldukça garip. İnsanın hayatına inanılmaz keyifli anlar katıyor. Herhangi bir yerde "Aaa!! Sezen! Bir doz minik güzel şey Sezen" diye boynuma atlayan insanların, hiç ummadığım bir anda ailesinin yurtdışına çıkmasına benim sayemde izin verdiğini, hayatının çok depresif bir anında blogum sayesinde yeniden yaşam aşkıyla dolduğunu, veya tam olarak o andaki ruh halini yansıttığımı anlatan mailler almanın keyfi gerçekten tarif edilemez.

Ece Temelkuran'ın deyişiyle: "Bunun benimle, şahane yazılar yazıyor olmamla bir ilgisi yok. Çünkü bilirsiniz tam zamanına gelirse bir kitabın arasından çıkan eski bir not, kurumuş bir papatya bile değiştirir insanın hayatını. Demek ki bu yazılar, kimilerine denk geldi."

Gelgelelim benden götürdükleri de oldu, oluyor. Öncelikle biraz önce farkına vardığım bir yanlış anlaşılma hakkında açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum. Ben kafamda bir şey tasarlayıp da onu yazmak üzere oturmuyorum bilgisayarın başına. Ereksiyon gibi düşünün. Sertleştiğim anda "Yeni Kayıt" diyorum ve beynimdeki kelimeler parmaklarım aracılığı ile 10-15 dakika kadar kısa bir süre içinde boşalıyor. Şu anda da bir sonraki cümlemin ne olacağını bilmiyorum mesela. Yazı kendi kendini yaratıyor. Yazarak düşünenlerdenim ben veya düşünüp de farkına varmadıklarını yazdıktan sonra "Aaa böyle düşünüyormuşum" diye fark edenlerdenim. Hani bazı yazılarımın sonu ile başı arasında pek bağlantı olmuyor ya işte tam olarak bu yüzden. Yazılarım hakkında söylenebilecek tek şey "samimi" oldukları, o da yine bunun sayesinde.

Bu açıklamayı neden mi yaptım? Ben dün yazdığım yazıyı yazarken "Mr. Prozac ile ayrılmak istiyorum. Bunu blog yoluyla yapayım." gibi bir niyetim kesinlikle yoktu. Kelimeler döküldü, ben de o zaman farkına vardım, şaşırdım ve üzüldüm. Daha önceden bu kadar somut bir biçimde bilincinde olduğum bir şey olsaydı tabii ki onunla konuşmak daha mantıklı ve yerinde bir hareket olurdu. Az önce onunla yüz yüze konuşurken farkına vardım, yanlış bir yol seçmiştim. İşte bu da blogun benden götürdüklerinden biri.

Getiri-götürü çetelesi tutmuyorum, bu bloga aynen devam... :)

Bugün artık hayatımda bir Mr. Prozac olmadığının bilincinde olarak uyandım. Hava berbattı. i-pod'uma yeni yüklediğim şarkılar mükemmeldi, sabah kahvesi lezizdi, potansiyel yeni flört listesi hazırlama muzurluğu yapmak eğlenceli ve heyecan vericiydi, iş dolayısıyla yeni tanıştığım şeker ötesi hatunla ilişki dedikodusu yapmak, sonunda hem sigarasız hem sevgilisiz kalışımızla dalga geçmek oldukça komikti. Eve dönerken dolmuştan erken indim, kırmızı şemsiyemin altında "This what it sounds like when doves cry!" diye mırıldanarak, şakır şakır yağan yağmurun altında yürürken gülümsediğimi fark ettim. Şarkı inanılmaz güzel anlatıyordu hislerimi: "How can u just leave me standing? Alone in a world so cold?" Ama ağlayarak değil, gülerek söylüyordum.

Garip geldi. Mr. Prozac ile ayrıldığımız zaman gerçekten çok mutsuz olacağımı sanıyordum. Ki mutsuz olduğunda midesi bulanan bir insan olarak, yataklara düşeceğimden emindim. Oysa ki hayat devam ediyordu. Kardeşim rüyasında gördüğü bir sonraki sevgilimi tarif ediyordu, annem Adam & Eve'den nispet yapıyordu, ben çalışmaya ve gezmeye devam ediyordum. Ama bir sızı vardı içimde, kalp sızlarmış gerçekten. Ben bunu yeni öğrendim. Ağlamıyordum, depresif takılmıyordum, sadece kalbimde bir sızı vardı, aralıksız...

Akşam Mr. Prozac ile yüzyüze konuşacaktık. Ne yalan söyleyeyim içimde bir umut vardı, bana eğlenceli bir süpriz yapabilirdi, beni ilk tanıştığımız geceyi hatırlatacak şekilde beyaz şarap veya tiramisu ile karşılayıp tanıştığımız yere götürebilirdi, yeniden flörtöz halimize döneceğimize dair en azından çabalayacağının sinyallerini verebilirdi. O zaman emin olurdum onun hayatımın adamı olduğundan.Yapmadı. Sakin sakin ve güzel güzel konuştuk. Hatta konuşma bittiğinde gitmem için resmen sabırsızlandı.

Arabadan indiğimde kalbimdeki sızı kesilmişti. Doğru olanı yaptığımızdan emindim. Birbirimizin kucağına atlamadan durabildiysek, ateşli bir biçimde vedalaşmadıysak aramızdaki tutku da o kadar yoğun değildi demek ki. Onu özleyeceğimi biliyorum, eksikliğini de bir süre hissedeceğimi de biliyorum. Ama bana ihtiyacını duyduğum flörtöz ilişkiyi vermek için çabalamayacağını da biliyorum.

Birlikte geçirdiğimiz harika zamanların dışında bana bir şey daha verdi: Bundan sonra o kadar çok ilişki yaşamayabilirim; ama yaşadığım ilişki harika olacak, çünkü artık ne istediğimi biliyorum.

Ben Mr. Prozac'a bugün veda ettim, kendisi arkadaşım olarak hayatımda kalmaya devam edecek, birlikte çok eğleneceğiz bundan da eminim, ama artık Mr. Prozac olmayacak adı. Sevgili blogum sen de veda et Mr. Prozac'ına onun hakkındaki son yazıdır bu.

Çok önce yazdığım bir yazının sonunu aynen copy-paste yapıyorum. Bu sefer depresif olarak değil, umut dolu bir biçimde:

"Yalnızlığın rahatsızlık değil, huzur verici olduğunu gerçekten kavramam için bunu kendi kendime daha kaç defa daha kanıtlamam gerekecek acaba? " sorusunu da gayet içten soruyorum kendime. Biliyorum ki ne olursa olsun, yalnızlığımı ne kadar seversem seveyim aslında yalnız kalma yeteneğine sahip değilim. Ne büyük bir ironi, ne büyük bir kafa karışıklığıdır bu... Sil baştan! Yak bir sigara Sezen, bir sonraki kanıtının nasıl olacağını tahmin et, eğlen..

Ayrıca dürüst olayım stajımı da sırf Mr. Prozac için başlatıyordum, İstanbul'da kalmak için. Artık öyle bir sebebim de yok, cumartesi günü Sezo İstanbul'u terk ediyor, yazı resmen başlatıyor. Öpücükler...

3 yorum:

Tns dedi ki...

nereyeeeee benden habersiz? =P yeni mr. prozac'ın ben olayım o zaman =P çok beğendim yazıyı, kalbim çarptı okurken :) Mr. Prozac da duygu seliyle okumuştur eminim... Ama ikinizde böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyosanız, ikinizi de mutluluklar diliyorum o halde...

zillosh dedi ki...

yavrum ani bir karar oldu, eve girdim, flypgs'nin kollarına koştum. daha iyi olacağından emin olduğumuz filan yok aslında iki kocaman egonun zorunlu sonu diyelim biz buna :)

baktım prozac'ın yan etkisi çokmuş:
-migde bulantisi
-uykuda duzensizlik
-libido dusuklugu
-sinirlilik
-dalginlik

viagra arıyorum artık, kalp krizi geçirtsin bana!! :))

tyChemineRva dedi ki...

:)

Pinterest'im

Instagram'ım