05 Temmuz 2010

Bu şehirde yaz pek keyifli!


; ancak yaz tatilleri benim için kutsal bir şey gibiydi hep. Ben üç aylık tatil boyunca orada burada sürterken, çalıştığı için sadece bir hafta izni olan arkadaşlarımla konuştuğumda "Amanın! Nasıl olabilir böyle bir şey?! Bana üç ay yetmiyor. Bir haftada yeni şehir mi keşfedeceksin, bronzlaşacak mısın, keyif yaparak dinlenecek misin, evde birikmiş işlerini mi halledeceksin?!" derdim.
Yanılıyormuşum. Her şeyi pekala yapıyormuşsun. Hatta gerçekten senin olan zaman o kadar kıymetli oluyormuş ki, uyuşuklukla çarçur edemiyormuşsun. Kendime yaz başlarken söz vermiştim: Her haftasonu ya bir yerlere kaçıp tatil yapacaktım, ya İstanbul'da havuza gidecektim ya da daha önce yapmadığım bir şeyler yapacaktım. Bu sözümü şimdiye kadar tuttum. (bkz 1, 2, 3, 4, 5)

Sonra Anadolu Hisarı'nda vapur 1,5 saatlik bir mola verdi. Anadolu Hisarı iskelesinden adım atar atmaz adaya gitmiş gibi hissettik kendimizi. Biraz ortalıkta dolandıktan sonra -ki bu sırada Murat Belge de bir gruba Anadolu Hisarı'nı gezdiriyormuş, onu yakalayamadığımıza çok üzüldük- teraslı bir yere yerleşip midye-kalamar-patates tava gibi ne kadar bira yanına giden kızartma varsa söyledik, buz gibi biralarımızı içtik.
Tabii sonra dönüş daha şenlikli, daha danslı oldu. Bu seneki caz vapurunu kaçırdıysanız, seneyekini mutlaka yakalayın derim. Caz vapuru, caza çpk da meraklı olmayanlar için bile oldukça keyifli bir etkinlik, eğer gerçekten caz severseniz de caz festivali kapsamında şahane konserler var bu aralar İstanbul'un dört bir yanında.
Bu arada kesin karar verdim, bir adet lale kart edineceğim en kısa zamanda, nedir bu ya ön satışta resmen tükeniyor her şeyin bileti.

Bir de bu hafta sonu Sapanca'ya gittik. Oh nasıl güzel geldi. Manzara şahane, su sesi her yerden geliyor, yeşillikler dört bir yanda, hava zaten mis. Fotoğrafta elimdeki kitap "Dahiler ve aşkları". Tam atmosfere uyumlu oldu. (Nikolay Berdyaev - kitaptan)
Odun ateşinde pişmiş etleri ve mısır ekmeğini de mideye indirmesi pek lezzetli oldu.


Çok fazla hayalim, çok fazla planım var.

PS: Bu satırları yazdım, duşumu almış, yatmaya hazırlanıyorum. Kendimi çok keyifli sanıyorum. Bu sırada başka birilerinin sahilde bisikletle geziyor, elvis dinliyor, enteresan kafalar yaşıyor 'hayat guzel kuslar brhdhsasw' moodunda olduğunu öğrendim. Polisi arayıp tecavüzcü bisikletiyle sahilde geziyor diye ihbar edecek kadar kıskandım. Şu anda sabah kalkıp işe gitme mecburiyetine lanet ediyorum. Beş dakkada değişir bütün işler!
Bu aralar çalışıyorum, geziyorum, gizli gizli başka haltlar da yiyorum, hayaller kuruyorum, planlar yapıyorum, kuruyorum, bozuyorum...
Bir de İstanbul Deresi diye bir restoran var ki, mutlaka gidilip görülmesi gereken yerlerden. Kayaların arasından akan bir şelale, gölge bir ağaçlık alan. Hamaklar, minderler ve ahşaptan oluşan oturma grupları... Şehirden bunalınca, ama çok da uzaklara gitmeye fırsat olmayınca hayat kurtarabilecek bir vaha.
"Erkekle kadının aşkı olsun, genel anlamda insanların insanlara aşkı olsun, ruhsal özgürlükten koptuğu sürece, ölümsüzlük ve sonsuzluk fikrinden uzaklaştığı sürece inançsız bir aşk olarak kalacaktır. Gerçek aşk, sonsuzluğun kanıtlanmasıdır."
Kabataş'tan pazar sabahı 11:00'de bindik rengarenk bayraklı vapura. Daha uyanamamıştık, kaynatılacak dedikodu kazanları vardı, bünyemizde alkolden eser yoktu. Basın bölümüne girdik, yüzümüz manzaraya dönük, püfür püfür oturduk. Arka fonda caz, bizde şahane sohbet. Tabii ki erkekler de şahane sohbetimizin en temel konusu...
Bu haftasonu da caz vapuruna sonunda bindim! Yıllardır "mutlaka gidelim" diyip de sonradan bilet bulamayıp yalan oluyorduk. Bu sene azmettik, bindik, bayıldık!
Okuldan mezun olurken, yazı İstanbul'da geçirme fikri, benim için çalışma mecburiyetinden daha büyük bir endişe sebebiydi. Zaten ben öğrenciliğim boyunca da pek çok işte çalıştım

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sezen soracağım soramıyorum.
Senin içki içmen zararlı değil mi?
Eski bloglarda [doktor olayından sonrakiler] bira içtiğini görmüştüm de ondan soruyorum =]

zillosh dedi ki...

Merhaba :)
Off evet kullandığım ilaç karaciğerime yüklendiğinden ve benim karaciğerlerim zaten ilaç öncesi de alkolden yüklü olduğundan bana herkese olduğundan biraz daha zararlı.
Daha seyrek içiyorum, ama hala içiyorum.

"Dünyayla ilgili en büyük sorun, herkesin birkaç kadeh geride olması"na inanıyorum :)

Pinterest'im

Instagram'ım