07 Aralık 2014

Vestfalya Eyaleti'nde Yılbaşı Pazarları -3: Bochumer Weihnachtsmarkt


Bochum'daki Weihnachtsmarkt'a gitmeden önce, misafirin misafiri olarak Vestfalya'da yaşayan Türklerin toplandığı bir akşam yemeğine katılıyoruz. Almanya'da yaşamış Türk arkadaşlarım olmasına rağmen, ilk defa doğrudan onların evinde, onların ortamında olma ve doğrudan gözlem yapma şansını yakalıyorum. Benim açımdan çok ilginç bir akşam oluyor.

Hepimizin bildiği üzere, bir zamanlar Almanya'ya taşınan Türkler çok ciddi sıkıntılar yaşamışlar. Çok ağır koşullarda çalışmış, orada çalışırken hep Türkiye'ye geri dönme hayali içinde yaşadıkları için kazandıkları paraları Türkiye'de kötü yatırımlara hibe etmişler, bir kısmı ne yazık ki offshore hesaplarla bütün kazançlarını kaybetmişler, çok zorlanmışlar. Hala Türk mahallelerinde bir kelime Almanca bilmeden yaşayanlar olmasına rağmen, ikinci ama özellikle üçüncü kuşak oraya şahane biçimde adapte olmuşlar.

Üçüncü kuşak olarak anılan benim yaş grubum, Türkçe'den daha iyi Almanca konuşuyor ve orada üniversite okuyor veya üniversiteden mezun olmuş çalışıyorlar. Çoğu da zaten Alman vatandaşı olmuş.

Ve dürüst olarak şunu söyleyebilirim ki, onlarla sohbet ederken "sosyal devlet"in ne demek olduğunu anladım. Bizim burada Türkiye'de ne kadar zor şartlar altında, ne büyük kaygılarla yaşadığımızı da... Bir kere Almanya'da çalışan ve vergisini ödeyen birinin, her ne kadar ödediği vergiler oldukça yüksek olsa da, iki şey hakkında hiç bir endişe duymasına gerek yok: Çocuklarının eğitimi ve sağlık.

Ki bu iki konu, Türkiye bazında düşündüğümüz zaman, gayet güzel kazancı olan insanların dahi endişelendiği iki temel şey. Üniversite mezunu, çalışan, hiç de fena paralar kazanmayan çevreme baktığım zaman, herkesin çocuk doğurma konusundaki en temel endişesi, eğitim masrafları. Anadolu Lisesi, bir anda İmam Hatip'e dönüşebiliyor mesela. Özel okulların yıllık ücretleri ise gerçekten dudak uçurtur seviyelerde. Bir çocuğu özel okulda okutmak yerine, iyi bir semtte güzel bir dükkan alıp, onun kira parası ile ömür boyunca gelir elde etmesi bile sağlanabilir.

Sağlık konularına gelince, devletin masajı bile karşıladığını gördüm. Ayrıca, iş konusunda da hiç stres yapmaya endişelenmeye gerek yok, patronunuz günaydınınıza cevap vermeyince bile avukatınıza gidip bu durumu çözüme kavuşturabiliyorsunuz. Onların ağzından sağlık, hukuk ve eğitim anlamında yaşadıklarını dinlerken, İstanbul'da ne kadar büyük bir yaşam mücadelesi verdiğimizi ilk defa bu kadar net gördüm.

Diğer yandan da beni şaşırtan bir şey, üçüncü kuşağın dahi, bizim yavaş yavaş unuttuğumuz temel değerlere ne kadar sahip çıktığı oldu; misafirperverlik ve anne ile babaya saygı gibi.

Örneğin misafirliğe gittimiz evin kızı o gün çalışmıştı, işten çıktı, geldi. Gece yarısına kadar bütün misafirlere çay servisi yaptı, bizi Bohumer Weihnachtsmarkt'a götürdü. Onun yerinde ben olsam, anneme net olarak "Ay ben bu saate kadar çalıştım, görmüyor musun? Misafirle filan uğraşamam." derdim muhtemelen.

Biz kadınlar Weihnachtsmarkt'a giderken ve erkekler evde oturmayı tercih ederken, anne evin delikanlı oğluna "Amcanlara güzel servis yap olur mu oğlum, bir şeylerini eksik etme." dedi. Benim annemin kardeşime böyle bir şey söylediğini düşünemiyorum, hadi söyledi diyelim, kardeşim direk "Off anneeee!" diye itiraz ederdi.



Bütün bu gözlemlerden sonra, kendimizi Bochum Weihnachtsmarkt'a bıraktık. Bu pazarda, Dortmund ve Lünen'e kıyasla çok daha genç bir nufüs vardı ve onlara kıyasla çok daha kalabalıktı. 

Malum Bochum, bu Vestfalya eyaletindeki en önemli şehirlerinden biri ve Almanya'nın en meşhur üniversitelerinden Ruhr Üniversitesi de dahil altı üniversiteyi barındırıyor. Bu kitlenin tamamı da bu dönemde burada eğleniyor. Yani gencim, ıvır zıvır satılan tezgahlarla işim yok, ben kalabalık ve hareketli bir pazar istiyorum derseniz, istikametiniz burası olsun. Glühwein standları yerine, burada prefabrik barlar sizi bekliyor.







Bochumer Weihnachtsmarkt'ın ortamı hakkında bir fikir vermek için, en sevdiklerim huzurlarınızda: 
















Bizim olduğumuz akşam, Bohumer Weihnachtsmarkt'ın canlı müzik sahnesinde de İskoç bir grup vardı. 


Almanlar da ellerinde şarapları ve biraları ile sessiz sakin izliyorlardı. Bizim Türkler bu müzikte halay çekilebileceğine karar verip, sahne önüne geçtiler. Yapılan dansı İskoç milli dansı sananlar çembere katıldı. Bir anda alandaki herkes "Hey hey hey" diye eşlik etmeye başladı. Videoyu erken kesmişim, sonundaki alkışların yalnızca bir kısmı duyuluyor; ama bu seyahatin en matrak anılarından biriydi benim için.





Halayla kalın! : ) 

1 yorum:

complete_the_sentences dedi ki...

Almanya'da doğmuş, büyümüş ve kesin dönüş yapmış biri olarak en çok bu zamanlarda özlüyorum orayı. Weihnachtsmarktları, ışıl ışıl halleri. Çok çok çok teşekkürler, azıcık da olsa yaşattığınız için. Sevgiler. Takipteyim bundan kelli... ;)

Pinterest'im

Instagram'ım