efes'inizi için dizinizi izleyin beni özleyin! ,p

Temeli aşk olmayan hiç bir filmi, kitabı, diziyi sevmeyen tipik bir dişi olmama rağmen, LOST ile bu aşk odaklılık ezberimi bozmuştum. Lost'ta da entrikasal aşk var tabii de ada ve gizemler daha ön planda.



LOST ve benzeri hayal ürünü ve heyecanlı dizi severler için hala izlemedilerse THE LOST ROOM'un şiddetle tavsiye ederim. Mini bir dizi, öyle aylarca sizi peşinden koşturabilecek cinsten değil, gayet yüksek tempolu, gayet izlenesi. Oturup 6 bölümü ard arda izleyip diziyi tek gecede yalayıp yutmak da mümkün.

Kaliteli görüntü ve ses takıntınız varsa, DVD edinmek için nerenin yolunu tutarsınız bilemem; ama "uyduruk kalitede de izlerim, maksat vakit geçirmek" diyorsanız tam buraya bir tık!


Beşiktaş Pi'deki kampanya sebebiyle tattığım Efes'in kahveli birasına gelirsek, bira içmek niyetiyle içerseniz nefret edersiniz. Bira ile hiçbir alakası yok çünkü. Ama değişik bir şey içmek amacıyla içerseniz sevme ihtimaliniz var. Hani kimi içecekte "eh işte" durumu olmaz, ya nefret edersiniz, ya bayılırsınız ya; bu da onlardan.

Ben çok sevdim. Ama öyle dışarıda bira konseptiyle içilecek bir içkiden çok, evde kahveden sıkılınca diziye filme eşlik edecek ideal içecek gibi geldi bana.

**

Ve ben güneye kaçıyorum.
Temmuzun ortasında kapanacak bir okulda okuyor olmamın yarattığı sinir bozukluğu + "erkeğim" ile son zamanlarımızı sadece didişerek geçirmiş olmamızın verdiği huzursuzluk + çok yakın bir arkadaşımın vefatı + beyaz peynirimsi olmuş vücuduma biraz güneş gösterip kendisiyle ateşkes ilan etmemin gerekli oluşu birleşince gitmek şart oldu.

Bunları yazarken dilime dolanan şarkı için de burdan buyrun.

gel gidelim güneylere
yenilenip dinlenmeye
.....
başarısız olduysan oldun
yıkma kendini zaten yorgunsun
ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin
ya vazgeçer unutursun
ya da yolun açık olsun, hadi