06 Şubat 2010

Biraz tuz, biraz şeker, bir tutam hayat, bolca deneyim


Ben her fırsatta her tatil boşluğunda tası tarağı toplayıp bir yerlere göçtüğüm için, sık sık seyahat edenlerden sayılırım. Daha ortaokula başladığım ve almanca hazırlık okuduğum yıl Almanya'da bir çiftliğe misafir olmamla başlayan bu seyahat serüvenlerimi en azından yılda bir kere ne yapıp ne edip sürdürdüm bugüne kadar. Tabii bizden önceki kuşaklara göre ucuzlayan uçak biletleri, internet sayesinde kurulabilen bağlantılar gibi pek çok avantaj da bizi ucuz ve kolay seyahat edebilme olanağı sağlıyor.

Ama benim çok yakın bir arkadaşım var ki, seyahat etme konusunda kimse onun eline su dökemez. Daha geçenlerde "Goa'dan öpücükler" diye mesaj çektikten bir süre sonra Çin'de olduğunun haberini aldım. Şimdi bir kaç günlüğüne İstanbul'a döndü, pazar İspanya, çarşamba İtalya'da bilmemne festivali şeklinde devam eden de bir programı var daha. =) Kendisi rehber, turizmci filan değil, bildiğimiz yüksek lisans öğrencisi! Hızına yetişebilene aşkolsun. Ki kendisi bir blog yazıyor olsaydı, var olan en iyi seyahat bloglarıyla başabaş giderdi eminim.

Cuma günü ajanstaki "happy hour"u yine kaçırıp -iki aydır orada çalışıyorum daha bir kere şu Happy Hour'a denk gelemedim. Çünkü o saatlerde beni bekleyen başka bir happy hour oluyor hep- bu sabit duramayan en sevgili arkadaşımla buluşmaya gittim. Big Chefs'e...


Başlıktaki cümle Big Chefs'in sloganı.
Ankara'daki restoran zinciri İstanbul'a da gelmiş benim haberim yokmuş.
Nispetiye Caddesi'nde eski Paul'un yerine açılmış. Yemekleri de içecekleri de gayet güzel. Sıcak çikolatayı hem kahve dünyası usulü çikolatadan yapılmış kaşık hem de yanında bir çikolatalı cookie ile getirmelerine bayıldım. Türk kahvesi menüsü oldukça çeşitli ve zengin. Damla sakızlı, tarçınlı gibi alternatifler de sunmuşlar. Fiyatlar gerçekten makul. (Starbucks artık ortalama fiyat anlayışımızı epey yükseltti ne de olsa)

Nispetiye Caddesi tarafları benim hiç gitmediğim yerler. Oralarda sadece metro hattı üzerindeki alışveriş merkezlerine uğruyorum. Kanyon ve Metrocity. Onun dışında Levent "Hadi bir yemek yiyelim, hadi bir kahve içelim." diye gittiğim bir yer değil. Big Chefs'i sevdim; ama sırf bunun için
buralara gelinir mi?" diye düşünürken benim vazgeçilmezim tünele de bir şube açtıklarını keşfettim. Üstelik içinin dekorasyonu daha da bir şahane:

En kısa zamanda buraya da bir uğramaya niyetliyim.
HouseCafe ve Midpoint'ten sıkılanlar için benzer çizgide yeni bir alternatif: http://www.bigchefs.com.tr/

2 yorum:

Leah dedi ki...

Big Chefs açıldığı ilk günden beri çok kalabalık, müdavimi çok. Okula giderken görüyorum her gün. Hizmeti de çok iyi olmalı, garsonlar kapıda bekliyorlar, valeler aynı şekilde. Bir gün eğer harap ve bitap düşmeden okuldan çıkarsam, kısmetse uğrucam kendilerine :D

zillosh dedi ki...

mmm ne güzel bir okuL yeridir o öyle! =))

şöyle ki karşılama, uğurlama, hız şahane; ama yemeğimizi yemiş, kahvemizi içmişken sürekli "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sormalarından ben "bittiyse işiniz gidin hadi!" anlamını çıkartıp rahatsız oldum.

yorgunluk kahvesi de fena olmayabilir gibime geLdi =)

Pinterest'im

Instagram'ım