2023'e Hikayeler - Yıldırım Mayruk 2009 Dikiş Koleksiyonu

10 Kasım Salı günü gözlerimi 12:30'da açtım ve 14:30'da Swiss Otel'de olmam gerektiğini hatırlayarak fırladım yataktan. "Ne giysem?" diye düşünmeye 10dk, makyaj yapmaya 10dk, kahvemi içmeye 10dk zamanım vardı. Herkesin karalara bürüneceğinin pekala bilincinde olarak gardrobumdaki en cırtlak bir o kadar da en sevgili rengi kullandım: şeker pembe! Ruhum anarşist elden bir şey gelmiyor! : )

Ben davetiye satın almamış, "davetli öğrenci" kontenjanından defileye katılanlardandım. Davetiyenin üzerinde davetli öğrencilerin başka bir salonda bekleyeceği, sonradan salona alınacağı filan yazıyordu. Ama tam girişte bir tane basından adam iltifat ederek fotoğrafımı çekti, iki saniye ayak üstü lafladık, o sırada ben de arada kaynadım kendimi davetiyeli konuklarla bir arada buldum.

Kesinlikle tv izlemediğim için kimin kim olduğunu bilmem ben hiç. Hepsi sima olarak tanıdık olan,ancak bir tek Demet Şener'i ismen bildiğim insanlar arasında ikinci kahvemi içerek etrafı gözlemlemeye başladım.

Sonra salona geçildikten yarım saat sonra öğrenci güruhu gelip de defileyi sonuna kadar ayakta izlemek üzere yerlerini alırken, ballı ben gayet önde oturmuş, nefis bir çift Louboutin giymiş taş gibi vücutlu bir teyze ile salondakilerin kıyafetlerini çekiştiriyordum.


Defileyi izlemeye gelenleri altı gruba ayırabilirim:

1) +50 yaş üstü olanlar. Bunların bir kısmı yaşının olgunluğunu sırtına almış, şık tayyörler giyip gösterişli küpeler takıp gelmişlerdi. Bir kısmı ise arkadan gencecik görünecek kadar taş vücutluydu ama önlerini döndüklerinde botokslar ve silikonla şişirilmiş dudaklar yüzünden korku filminden fırlamış izlenimi veriyorlardı.

2) 30-40 yaş arası inanılmaz bakımlı ve inanılmaz şık olan kadınlar. Saçlarından manikürlerine kadar her şeyi kendilerine yakıştırmış, oldukça başarılı giyinmiş bu kadınlara aşık oldum resmen. Büyüyünce onlardan biri olmak istiyorum!!

3) 30-40 yaş arası inanılmaz pahalı giyinmiş ama arabesklikten kurtulamamış olan kadınlar. Üzerlerindeki her parça "Ben güzel bir kıyafetim" diye bağırsa da, tarz olarak bir arabesklik ve bir özentilik taşıyan, kenar mahalle düğününden gelmiş gibi saç modelleri yaptırmış, nefis vücutlarına rağmen hiçbir şeyi taşıyamayan kadınların sayısı da hiç az değildi doğrusu.

4) Benim gibi genele aykırı giyinmiş olan bir kaç kişi daha vardı. Özellikle biz yaşlarda bir çocuk oldukça başarılıydı değişik saç stili ve kalkık yakalı jean kumaşından blazerı ile : ))

5) Mütevazı kesim. Bunlar son derece gösterişsiz, son derece sönük giyinmiş olanlardı. Jean üzerine güzel bir kolye ile düz kesin t-shirt giyip şahane ayakkabılar ve çantalar ile tamamlayanlar elbette bu kategoride değil. Bu bahsettiklerim sade ve şıktan ziyade özensizdi. Evden çıkmış da köşedeki bakkala gidiyormuş havasındalardı...

6) Türbanlılar



Genel olarak kısa sarı röfleli saç hakimdi ve en popüler çanta altın zincirli pudra rengi channel'lerdi...

Defilenin ilk kısmı bu Kırgız tasarımları ile başladı, ne yalan söyleyeyim büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.

Derken müzik bir anda değişti, seksileşti, upuzun bacaklarını saran hiçbir şey olmayan kocaman şapkası ve sadece montu ile bir manken sahneye çıktı. O andan sonrası tek kelime ile muhteşemdi.

Şapka ve kürk detayları hakimdi. Transparan ve kabarık etekler oldukça çok kullanışmıştı. Bütün kıyafetler bele oturuyordu ve sırt dekoltesi boldu.

Defilenin adının "2023'e Masallar" olmasının sebebi de 2023'te Cumhruriyetin 100. yılının kutlanacak olmasıymış. Çağdaş Türk kadınının belgeselini geleceğe yönelik kayıt altına almak için yapılıyormuş bu defileler. Atatürk'ü sanırım en güzel Şansal ve Mayruk anmış oldu böylece. Zaten defile sırasında en güzel en hanımefendi kıyafetler sunulurken arka fondan Atatürk'ün konuşmaları verildi, tüylerim diken diken oldu.

Finalde Şansal'ın sahneye ağzında koli bantı ile çıkması ve sahneyi boydan boya yürüdükten sonra onu ağzından çıkartıp "Susmayın!" diyen bir konuşma yapması ve defilenin "Ne mutlu Türk'üm diyene" ile bitmesi muh-te-şem-di!!

Yanımdaki Louboutin'li taş gibi kadın da "Bu aralar izlediğim altı defileden en güzelini yine Mayruk yaptı." diye son noktayı koydu defileye.

Basın haricindeki kişilerin fotoğraf çekmesi kesinlikle yasak olduğu için, basının çektiği fotoğraflardan sunuyorum size:










Favorim de bu disco ball elbise:

Bu arada perşembe günü sabahtan akşama ofiste sunum / basın bülteni vs hazırlıyor olacağım. Perşembe gecesi otobüse atlayıp Ankara yolu tutuyorum. Cuma günü Ankara'da iki toplantının ardından gece yine otobüse binip İstanbul'a dönüyorum. Sabah İstanbul'a ayak bastığım gibi Işık Üniversitesi'ndeki National Platform'a katılıp size de daha sonra bahsedeceğim üzerinde çalışıyor olduğum oldukça geniş kapsamlı workshop'ı sunuyorum ve cumartesi günü böyle bitmiş oluyor. Pazar sabah uyanıp ALES'e girmek için Maltepe'deki nerede olduğu meçhul okulun yolunu tutup ALES'e giriyorum. Sonra pazartesi günü İcra Hukuku'ndan tezimsi ödevimi hazırlayıp salı günü onu okula teslim ediyorum. ( Daha doğrusu bunların hepsinin altından kalkabileceğimi "umuyorum")

O yüzden salı gününe kadar bu blogu ihmal etmek zorundayım.
Bol bol bol malzeme toplamış olarak geri döneceğim salı günü! : )

Öperimmmm hepinizi ayrı ayrı

Günün şarkısını da tabii ki unutmadım!! Şeker gibi masal gibi bir şarkı!