Keşke ALES'te matematik yerine şöyle sorular olsa:
Dün gece bunun gibi geyik fotoğraflar hazırlayıp, Facebook'a yüklediğim fotoğrafların altlarına yapılan yorumlardan muhabbet çeviriyordum. Boş, keyifli, gırgıra müsait bir ruh hali!!
Altına bir yorum geldi: "Yarın saat 9da Beşiktaş Four Seasons'da olma da sen bak görücen o zaman =)"
Höng?!?! Ne 9'u?! ne Beşiktaş'ı?! Ne Four Seasons'ı?!?!
AB- Türkiye Sivil Toplum Zirvesi'ne katılmam gerektiğini hatırlardığımda gecenin üçü olmuştu!
BEN: Eyvaaah eyvaaah! soru bombası geliyor şimdi: 10 yapsak olmaz mı? Beni sabah uyandırır mısın peki? Bir de ne kadar ciddi giyinmem lazım? Kot pantolon gömlek mi giyeceksin, kumaş pantolon gömlek mi ona göre dengimsi olayım, yoksa direk saten gecelikle mi geleyim =p
FIRAT: 10 YAPSAK OLMAZ =)
ben siyah canvas siyah pant. gömlek ve her zamanki gibi fular giyerim heralde. Sizin gibi akşamdan hazırlanmıyoruz anam biz. Sabah bakıyoruz ne varsa giyiyoruz işte =)) o siyah gecelik için ben ofisi hazırlıyorum, yanında getir =)
Ve Sezen duşunu alır saat 4'te yatağa girer, sabahın 7sinde evden çıkar, karşıya geçerken yolda telefonla zirve hakkındaki detaylı bilgileri alır ve OC arkadaşlarıyla Four Seasons'da zımba gibi AB- Türkiye Sivil Toplum Zirvesi'ne katılır. Zirveden çok, sabahın köründeki canlı klasik müzik ve nefis boğaz manzarası ilgilerini çekse de zirveyi de ihmal etmezler.
Ara not: Zirve ve "pek sıfatlı pek mühim (!!) insanlar hakkındaki izlenimlerimi en yakın zamanda aktaracağım.
Ardından Sezen okula gider ertesi günkü sonavı için ders notu toplar.
Eve dönüş yolunda eski bir flörtüyle karşılaşır, o gün gördüğü en yakışıklı adamın "eski" sıfatını taktığı adam olması karşısında garip bir hisse kapılır. Bu histen garip bir haz mı aldığından ("Heyt be hayatıma giren adamların hepsi birbirinden tatlı") yoksa bunu can sıkıcı mı bulduğundan ("Eee, başka iyi adam kalmadı mı peki?") emin olamasa da, adamla en yakın zamanda görüşmek üzere sözleşirler.
Eve gelir, Ceza Usul Hukuku çalışır.
Bu sırada Facebook mesajları ile bir sürü bir sürü gezme planı yapar.
Saat 2 olmuş, normal insanlar çoktan uyumuştur, Sezen'in işleri sona bile yaklaşmamıştır henüz.
Bu gün yapmayı planlayıp da yetişemediği işleri yarınki "to-do-list"ine ekler.
Bu sırada anlar ki iki günde bir blog yazmak ona göre değil.
Bu blogu her gün yazmaya kafa boşaltmak için gerçekten çok ihtiyacı var.
Bu zevkten öte bir şey, resmen bir ihtiyaç...
Her gün yazmaya aynen devam!
"Ne saçmalıyorsun sen?" derseniz; bugün resmen beynim cozurdadı .
En iyisi EntertainbuL'a yazdığım Kışlık keyif reçetesi adlı yazımı okuyun siz! : )
Bana yarınki -daha doğrusu yarını kalmadı işin artık pek- sınavım için şans dilerseniz de keyfime diyecek olmaz walla!
Günün şarkısı da: Fleet Foxes - Mykonos (Yaz rehavetini hissedebilmek için!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder