07 Mayıs 2010

dağınık bir odada yaşanmışlık vardır düzeni severdin al işte


İtiraf ediyorum "gerçek hayat" sandığım kadar sıkıcı ve korkunç değilmiş.
Hatta sevdim bile.
Evet evet.
Düzenli bir iş, düzenli bir ilişki, düzene konulmaya çalışılan bir ev!
Keyfiliğin verdiği mahmurluğun ortadan yok olması...

Bir sürü yola saptıktan, bir sürü denemeden sonra sonunda avukat olmaya karar verdim. Biraz gecikmeli oldu gerçi; ama güzel de oldu içimde veya aklımda "Şu olsa nasıl olurdu?" gibi bir soru işareti kalmadı. Döndüm dolaştım, genişledim, büyüdüm ve şimdi başlangıç noktasındayım. Önümüzdeki hafta resmen İstanbul Barosu'na başvurup adliye stajı sürecimi başlatıyorum.

Geçen haftaki bir gecenin bu kararlarımın içime sinmesindeki etkisinin çok büyük olduğu da bir gerçek. Dünyanın farklı yerlerinden mükemmel avukatlarla tanıştım. Mesela bir Fransız vardı, 6 dil konuşan, aynı zamanda arkeolog olup, her ay Mısır'da kazılara katılan, bunun dışında da Paris'teki hukuk bürosunda çatır çatır avukatlık yapan bir adam. "Hukuk şahanedir; ama tek başına gitmez. Ne yapmaktan hoşlanıyorsun onu bulalım önce." dedi. Bulduk: Yazı yazmak ve seyahat etmek. "Ee bunlar hukukun yanında çok güzel gider." dedi, bana şahane bir hayat tarzı çizdi. İçime de fena halde sindi.

"Avukatlar can sıkıcı ve depresif olur"u beynimize kim yerleştirdiyse iyi halt yemiş. Hali hazırdaki patronum da inanılmaz olumlu enerji yayan ve keyifli bir adam mesela.

Dün gece kendimi Murathan Mungan'a kaptırıp çok geç yatmış olmama rağmen, sabah işe son derece keyifle gittim. Ofiste bilgisayarıma kaydetmediğim için saatlerce yaptığım çeviriyi kaybettiğimde biraz çıldırma noktasına geldim gerçi; ama eve gelip üzerime eşofmanlarımı geçirip, Mr.Prozac'ım ile hoplaya zıplaya ve öpüşe koklaşa BiBuçuk'ta yemeklerimize gömüldüğümde düzenli bir hayatı ve sorumluluklarımı sevebileceğimi kendime itiraf ettim.

Düzen insanın kafasında dönüp dolaşan arayışları ve endişeleri ortadan kaldıran bir şey. O arayış ve endişelerin yiyip bitirdiği enerji sana kalıveriyor. Düzenli bir hayatın oldukça eğlenceli ve keyifli olabileceğini keşfetmek de sanırım büyümek demek oluyor.

Tıpış tıpış evime dönüp, kaybettiğim tercümeyi bir kere daha yaptım.

Haftasonu da anneler günü sebebiyle kendimi anne ve anneannemin kollarına atıp İstanbul'u terk ediyorum.

Keyifle kalın! =)
Annenizi de sakın ha unutmayın.

PS: Telefonumla alakasızlığıma sinirlenen Mr.Prozac'ıma geLiyor bir türlü sıkılmadığım tatlı ötesi Milow cover'ı ile: A-yooo! I'm tired of using technology I need you right in front of me

2 yorum:

Tns dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Tns dedi ki...

gerçek hayat" benim de sandığım kadar hatta hiç korkunç değilmiş bebeğim =))) düzenli bir iş, düzenli bir ev, bir ilişki eksik ama yine de şu an pek keyifli görünüyor gözüme =)) Yılladır kandırıldık bunların öcü şeyler olduğuna dair!
Düzen kötü değildir yeterki hayatını renklendirmek için yeterli motivasyonu ve enerjin olsun.Kafanda soru işareti kalmamasına çok sevindim. Mr.Prozac'ınla mutluluğunun ve yeni hayatınında tadını çıkar o halde =))

Pinterest'im

Instagram'ım