14 Nisan 2010

Carlos'u çıtır çıtır yemeli!

İstanbul bu sene bir türlü gerçekten ısınmayan havalara inat edercesine tam bir "harikalar diyarı". Konserler, festivaller, yeni açılan mağazalar, seminerler, konferanslar derken sınırlarını giderek aşıyor. Eve girmemek için bahane arayanlar bakımından her şeye rağmen bir cennet kıvamında. Üstelik metrobüs "Uff nasıl geçeceğim şimdi karşıya bir saatte!" derdini de ortadan kaldırdı. Misss!

İstanbul'dan bahsediyoruz da Tom Ford fotoğrafının burada işi mi ne? Eskiden öğrenci hayatı yaşarken, henüz hayatımda iş güç yokken film festivali biletleri satışa çıktığı gün gidip 3,5 TL'lik gündüz seanslarından en az 10 tane bilet alırdım. Kahve keyfi üzerine sinema yapardım iki hafta boyunca. Bu sefer festival kitabı alıp filmleri bile inceleyememekten hayıflanıyordum ki, İKSV'nin sayfasında "Tek Başına Bir Adam" karşıma çıktı. Yönetmeni de Tom Ford! Aaa!

İş çıkışı koşa koşa Yeni Rüya Sineması'nın yolunu tuttuk. "Tek Başına Bir Adam"ı izledik. Ne yalan söyleyeyim, filmden çok bir beklentim yoktu. Güzel elbiseler görürüz işte diyordum. Beklediğimden oldukça güzel bir film çıktı.

Filmi beğenmek için nedenler:

1) Oyuncu kadrosunda Colin Firth, Julianne Moore ve Matthew Goode var.

2) Başrolde eşcinsel bir edebiyat öğretmeni var. Sevgilisi ölüyor ve adam hayata küsüyor. Gidiyor silahına kurşun dolduruyor. Güya kendisini öldürecek. Hiç bir intihar sahnesi bu kadar komik olamaz! Yatakta bir türlü başına yastığa yerleştirememesi, duşta intihar etmeye karar vermesi ayağının kayması çat diye düşmesi, en son uyku tulumunun içine girmesi orada da bir türlü silahı ağzına dayayamaması...

3) Film kesinlikle komedi filmi değil. Akışı da yavaş. Ama öyle güzel cümleler var ki! Kimisi çok eğlendiriyor, kimisi çok düşündürüyor.

"Annem ilişkileri otobüse benzetirdi. Bir tanesini kaçırırsanız, yeni birine binmek için azıcık daha beklemeniz yeterli."

"Deneyim neler yaşamış olduğun değildir. Deneyim, yaşamış olduklarını nasıl kullandığındır."

"Aslında sarışınlar da, çilliler de, çekik gözlüler de azınlık. Sadece göze batan azınlıkları yok etmek isteriz. Bunun da haklı bir sebebi vardır: Korku."

4) Filmin ilk başlarında gözler inanılmaz ön planda. Sürekli gözlere yakınlaşıyor kamera. Ama film ilerledikçe omuzlar, popo, kaslar göz önünde olmaya başlıyor. Filmde pornografik tek bir sahne yok. Hatta sevişme sahnesi bile yok. Gerçekten estetik yaklaşılmış vücutlar var.

5) Adamlar adamlar adamlar. Tom Ford en favori mankenlerini bu filme resmen serpiştirmiş.


Bu reklamı mutlaka hatırlarsınız. Tom Ford'un bir çok ilanında karşımıza çıkan Jon Kortajarena bu filmde kısacık bir sahnede James Dean özentisi Madrid'ten LA'e göçmüş "Carlos" olarak görünüyor. Ama ne görünme!

Film festivali kapsamındaki en son gösterimiydi bugünkü. Ancak Akbank Galaları'ndan biri olduğu için yakında vizyondaki filmlerden biri olması da olası.
Bir de aklıma filmin ismi yüzünden eskilerden bir şarkı geldi: Engel Humperdinck - Lonely is a man without love

1 yorum:

Pinor Çen dedi ki...

Sinemalara gelsin diye dört gözle beklemekteyim... =)

Pinterest'im

Instagram'ım