27 Nisan 2010

Şeftalisi bala benziyor =)


Ben iflah olmaz bir romantiğim.
Romatik derken...
Romantik bizde mum ışığı, yıldızlar ve cıvık cıvık aşk sözcükleri ile özdeşleşmiş kavram. Benim kastettiğim kesinlikle bu değil.

Tanımlamak için Mina Urgan'dan bir alıntı geliyor hemen: "Romantizm, her nedense sulandırılmış ucuz bir duygusallıkla özdeşleştirilerek hor görülmüştür öteden beri. Oysa ben 19. Yüzyılın ilk yarısındaki ingiliz romantik akımının bir uzmanı olarak geleceğin güzel günlerine inanan, kendini çağının çirkin gerçeklerine teslim etmeyi reddeden, insanları, doğayı ve yaşamı coşkuyla seven şairleri tanımlamak için kullanıyorum romantik sözcüğünü. "

Özellikle "geleceğin güzel günlerine inanmak" ve "çirkin gerçeklere teslim olmaya direnmek" kısımları bende aşırı sayılabilecek şekilde kendini gösteriyor. Hatta beni ben yapmış büyüklerim bile bazen hayata dair paniğe kapılıyorlar, benimle yarım saat konuştuktan sonra her şeyin güzel olacağına inanmış gülerek kapatıyorlar telefonu.

"Hayatın insana istediklerini değil, ihtiyacı olanları verir." diye bir söz vardır. Buna da inanırım. Her şey kaderimizde yazılmış, kısmetse olur diye kollarını kavuşturanlara, hiçbir şey için çaba harcamayanlara çok kızarım. Ama gerekli olan çabayı harcadıktan sonra kalanını hayata bırakmanın gerekli olduğuna inanırım. Akışı hayata bıraktığım her anda şaka gibi bağlantılarla beni bambaşka ve güzel yerlere sürüklemiştir hayat.

Tabii bazen gerçeklerden uzaklaşan halimle inanılmaz eğleniyorum. Mesela şimdi 100 küsür metrekare evimde, ayakkabılarım, montlarım, ceketlerim ve çantalarım için ayrı bir ardiye odam varken, kıyafetlerimin bir kısmını chucha boutique'ten elden çıkartırken bile kıyafetlerimi herhangi bir yere sığdırmakta inanılmaz zorlanıyorum. Bir de kalkıp tek odalı 50-60 metrekarelik bir eve taşınmayı hayal ediyorum!

Gelgelelim bu hayata karşı romantikliğimi ilişkilerimde gösteremiyorum. "Ne yapıyorsun?" diye arayan arkadaşlarıma "İşi gücü bir yana bıraktık sevgilimle sarılmış yatıyoruz." diyemiyorum. Ahlaksız edepsiz her türlü cümleyi kuruyorum da, şöyle rahat rahat "Sevgilim", "Aşkım" diye hitap edemiyorum.

Yahu kolay mı? Beş sene boyunca her şeyi sevgilisiyle yapmak isteyen hatunlarla dalganı geçmişsin, hayatındaki adamlara canın sıkıldıkça gel demişsin, güzel planların varsa arkadaşlarınlaysan telefonunun sesini kapatıp bir kenara atmışsın, hesap sormaya kalkanı bir saniye bir saniye diye susturmuşsun, hayatındaki adamları hayatının bir parçası olarak değil, hayatının boş kısımlarını doldurucu olarak kullanmışsın... Şimdi pat 180 derece! Sen bu durumdan ne kadar hoşnut olsan da henüz sindirememişken, etrafındakilere nasıl sindirteceksin ki?

Oturup "Hadi biz sevgili olalım" konuşması yapılmış olsa baştan peşin peşin uyarırsın, "Bak benim hayatım çok kalabalıktır, geçmişim çok karışıktır, içim daralırsa alır başımı kayıplara karışırım, beni kendi başıma bıraktığın anda kendime bir plan yapıveririm filan. Ama seni hiç sıkmam, germem, yapaylaşmam, eğleniriz, hep iyi oluruz, her türlü haltı birlikte yiyebiliriz. Bir şekilde onun faturası bu gibi düşün." diye. Ama her şey kendiliğinden gelişmişken, adam da bunların pekala farkındayken,üstelik de sen şimdiye kadar kesinlikle göstermediğin bir usluluk örneği sergiliyorken, o da kendi alışkanlıkları bakımından çok da mantıklı bir şekilde rahatsızlıklarını dile getirdiğinde ne yapacağını şaşırıyorsun.

Birimizin gerçekten çok eğlenceli bulduğu şeyi, diğerinin rahatsız edici bulması gerçekten sıkıntı yaratabilir düşüncesi beynimde dönüp duruyor.

Enteresan vücudum stres yaptığımda mide bulantısı, üzüldüğümde veya kafam karıştığında ateş olarak tepki gösterir. Şu anda ateşim resmen tırmanıyor, gözlerim yanıyor. "Sabah da mayışıktım, o konuşma yüzünden çıkmadı ateşim. Zaten hasta olacaktım. Sadece ateş kendini göstermek için o anı seçti" diye kendimi ikna etmeye çalışıyorum.

Bu arada Hüsnü Şenlendirici ile Chios Trio'nun albümü de "ilaç" gibi geliyor. (Grange'a teşekkür öpücükleri) Herkesin ilgi ve sempati duyduğu bir kültür vardır ya benimki de Yunan. Mitolojilerinden müziklerine kadar her şeylerine bayılıyorum. Hele ki geçen yaz sahilleri ve erkekleri de bayılınanlar listesine girdi.

Hüsnü Şenlendirici'yi zaten oldum olası seviyorum. Onun tatlı tatlı çalışına eşlik eden Yunanca ve Türkçe parçalar tam koy rakıyı, at kendini balkona hissi yaratıyor.

Başlıktaki "şeftalisi bala benziyor" da albümdeki bir parçadan. Çok komik geldi bana, şeftali derken? :))))))


(Edinmek için her zamanki gibi albüm kapağına tıklamanız yeterli. Şifre de "yesim")


Fotoğraf Notu: Yazıdaki bütün romantik fotoğraflar da Yvette Inufio'ya aittir.

1 yorum:

yesilerik dedi ki...

harika bir albümmüş tesekkurler

Pinterest'im

Instagram'ım