26 Nisan 2010

İtiraf ediyorum...

Gerçekten harika bir haftasonu geçirmiş, uzun bir banyo keyfiyle yorgunluğu küvete akıtmışken henüz saçlarımı bile kurutmamış olmama ve yarın sabah erkenden işe gitmem gerekmesine rağmen kendimi bu satırları yazarken buldum. Çünkü içimde yepyeni bir kadın keşfettim! Yazmadan duramazdım!

Ben haftada en az bir gece, gecenin dibine vurmayanlara "içi geçmiş" damgasını vurmaktan hiç çekinmedim. Nerede bir muzurluk varsa hepsine el attım. Her fırsatta tası tarağı toplayıp bir yerlere kaçtım. Evde çok zaman geçirmeyi sıkıcı bulup evimi sadece üst değiştirme, duş alma ve arada sırada uyuma üssü olarak kullandım. Benim için hayat ya sokaklardaydı ya da yollardaydı. Hayatın bana verdiği bütün bahaneleri "gitmek" için kullandım. Hep koştum, hep bir güne tıkabasa sığabileceği kadar çok şey sığdırdım. Sanki durursam dibe düşecektim.

Ve...
Cumartesi gecesi evimde misafir ağırladım. Uzun zamandan sonra... Mr. Prozac'ım ile çok yakın arkadaşlarımdan Özge bana geldi.

Bir cumartesi gecesi, Anjelique bile yaz sezonuna kapılarını açmış, hava şahane, geceler şahane. Oysa ben Mr. Prozac'ım ile -onun araba ile gitme konusundaki ısrarlarını savuşturup- elele şarküteriye yürüdüm, birlikte şarap ve yanında atıştırmalık bir şeyler aldık, sonra gittik Özge'yi karşıladık, bütün geceyi de evde geçirdik. Ve ben buna ba-yıl-dım! Şarabımız lezizdi, muhabbetimiz ve kahkahalarımız ondan da lezizdi.

Sabaha karşı uyuduktan sonra, herbiri diğerinin tıpkısının aynısı deja-vu gecelerden birini yaşamamış, bambaşka bir gece geçirmiş olarak uyandım. Benimkiler uyurken ortalıktaki bulaşıkları topladım, makineye yerleştirdim, halıya dökülen şarabın lekesini çıkardım... Mr. Prozac'ıma masaj, Özgem'e yatağa omlet servisi yaptım. Keyifle...


Bugünü de Beykoz'da geçirdik. Önce cips & bira başladık biraz güneşte oturup çene çaldık. Sonra mangal faslına geçtik. Hava soğumaya başlayınca da biralarımızı kapıp masaj koltuklu kış bahçesinde çene çaldık. Gece yarısına kadar...



Ne yalan söyleyeyim, ben bu misafircilik fasıllarına bayıldım. Hem ev sahibi olarak, hem de misafir olarak.

Hayatımda "evcilleşmek" ve "bir adama bağlanmak" gibi iki fobimi aşarken, bunların yeni zevk kaynaklarım olduğunu keşfettim.

Evet kendime de itiraf ediyorum:

1) Düzenli bir ilişki illa ki sıkıcı ve sorumluluk yükleyici olmak zorunda değilmiş. Mr. Prozac'ım ile aramızdaki bu harikulade ilişki nereye kadar gider ikimiz de bilmiyoruz hatta sorgulamıyoruz. Hatta her şey o kadar "şaka gibi" başladı ve gelişti ki, devamına ilişkin yorum bile yapamıyoruz. Ama bildiğim bir şey varsa onun hayatımda olmasından gerçekten inanılmaz mutluyum. Kendisinin bana biraz önce attığı iyi geceler mesajını da 100 kere daha okuyabilirim!! Her seferinde "Seviyorum yahu ben seni" diye kendi kendime mesaja karşı konuşabilirim!

2) Çılgın gecelerden keyifli misafirlikler ve kısa şehir dışı kaçamaklar uğruna vazgeçebilirim!

Artık büyüyor muyum, bir şeylere doyuyor muyum, yoksa yalnızca içimde bastırdığım taraflarım mı yavaştan su yüzüne çıkıyor bilemem; ama bu halimi de sevdim. Garip... Huzurlu... Sakin... Çok güzel...

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım