02 Haziran 2010

Hayat beni bile yormaya başladın ama!

Benim enerjimin çokluğu bazen insanları yormuştur, bazen olumlu anlamda şaşırtmıştır. Sabah evden çıkıp, okul / kurs / gündüz gezmeleri yapıp, eve gelip ders çalışıp, sonra sevgiliyle buluşup, onu postalayınca süslenip püslenip kendimi sokağa attığım, mekan kapanana kadar dans ettiğim, sonra sabahın köründe kalkıp okula sınava gittiğim, evde birkaç saat kestirdikten sonra, elimde TimeOut ve İstanbulLife kızları arayıp "Şöyle şöyle bir açılmış gitsek mi?" dediğim çok olmuştur.
Eskiden... Hangi taşı kaldırsanız altından çıkıyordum. Dans kursu, gönüllü organizasyonlar, okul gezileri, yeni açılan mekanlar, üniversite partileri, alakasız sektörlerdeki işler, gazeteler ve dergiler... O zamanlar bir blogum yoktu. Bilgisayar bile oldukça nadiren kullandığım bir şeydi zaten. Sokakta yapılacak o kadar çok şey, tanışılacak o kadar kişi, keşfedilecek o kadar çok yer varken ne işim vardı bilgisayarla filan?!

Sonra daha ortalama bir düzen tutturdum. Hala gezip tozuyordum; ama eskisi gibi "Yok artık!" aşırılığında değildi bu gezmelerim. Hatta "Ya yarın sabah sınavım var, gelemem ben." dediğimde, arkadaşlarım "Eski Sezen olsa bu gece gelir sabaha kadar hepimizden çok dans eder, yarın da sınava girip A alırdı. Onu özledik walla." diye takılır olmuşlardı.

Son birkaç aydır ise hayatımda daha köklü değişiklikler oldu. Mezun olup çalışmaya başladım. Sabah 6:30'da uyanmamın ve akşam en azından 20:30'a kadar düşünebilecek ve çalışabilecek kadar ayık olmamın gerekmesi yüzünden haftaiçlerim sakinleşmeye başladı önce. Ardından Mr. Prozac'ım hayatıma girdi, çoğu zaman rahat ötesi koltuklarda sarılarak yayılmak bize sokaktan daha keyifli gelmeye başladı, evcilleştim.

Bunlar kendiliğinden gelişen şeylerdi, benim verdiğim kararlarla olmamışlardı. O yüzden hiç yadırgamadım, tam tersine hoşuma gitti. Gelgelelim adliye stajımı başlatmak benim için büyük bir karardı. Şimdiye kadar bütün bir seneyi yaz tatilini planlayarak harcamaya adayan, yaz gelince bayılarak çalıştığı işlere bile istifayı basıp, pılısını pırtısını toplayıp uzun seyahatlere çıkan ve tek hedefi "Geçen yazdan bile daha iyi bir yaz geçirmek" olan bir hatun, adliye stajını başlatıp, kendi elleriyle yazı da içine alan 6 ay boyunca yurt dışına çıkışını yasak hale getirecekti ?! Koca bir yazı haftasonu kaçamaklarını saymazsak İstanbul'da geçirecekti?!

Dürüst olmak gerekirse bu beni gerçekten zorlamıştı! "Neyse Mr. Prozac'ım da İstanbul'da olacak zaten. Hem kızlarla da arada sırada haftasonları denize bir yerlere kaçarız." diye avutuyordum kendimi.


Bu sabah havanın kapalı olmasını fırsat bilip giydiğim pembe blazer'im ile Valikonağı Caddesi'ne tepeden bakarak, diş aletlerine benzeyen, soğuk su püskürten bir aletle ayaklarıma masaj yapılırken, keyfime diyecek yoktu doğrusu. "Böyle doktor kontrolüne can kurban!" diye mırıldanıyor, çıkışta da kendime keyif izni vermek için ne yapsam diye düşünüyordum.

Doktor muaynesi, darbeden sandığım şeyin hastalık çıkması, kullanmam gereken ilaç için karaciğer tahlillerin yapılması derken işin keyifli boyutu kayboldu ve son derece sevimsiz bir hal aldı. Birkaç saatin ardından doktor fasıllarını "şimdilik" bitirdiğimde, elimde daha yaptırmam gereken tahlillerin listesi, uzun bir reçete, düzenli sıklıkta ziyaret etmem gereken doktor, periyodik yaptırmam gereken bakımların hatırlatması ile doluydu.

"Bu yaz İstanbul'dayım. Üstelik de 6 ay boyunca yurtdışına çıkışım yasak." diye mızırdanırken, üstüne bir de Çeşme'ye gidiş-dönüş biletinin parasını bayılmış, ayrıca bir de kırmızı ojelerimden ve şimdilik 3 ay gibi görünen bir süre için de alkolden kesinlikle men edilmiştim.

Ne zamandır uğramaya niyetlendiğim Zamane Kahvesi'ne oturduğumda gözlerimden şıpır şıpır yaşlar iniyordu. Çilekli milföy de leziz görünüyordu, ama ağlamaktan yiyemedim, o yüzden tavsiye edemeyeceğim. Yan masadaki adamın, hiç hıçkırmadan, gözlerinden rimellerle birlikte şıpır şıpır yaşlar inen bana peçete yetiştirmesini bile sevimli bulmadım. Beni kapıdan içeri girer girmez kızaran dudaklar ve inen yaşlarla bulan babam - daha önce bunu iki kere yaşamış olmanın paniği ile- korkarak sarıldı bana. Sebebin "altıüstü biraz doktor peşinde koşacak ve düzenli ilaç kullanacak olmam" olduğunu öğrenince rahatladı.

Oysa sebep sadece o değil ki! Bir de alkol kullanmamak var. Bir de işin estetik yanı var. Bir de artık sağlığıma dikkat etmem gerektiği ile yüzleşmiş olmam var. Düzenli uyku, düzenli beslenme, spor yapma... Çok sıkıcı! Hayatımda bu kadar çok değişikliği aynı anda yapmak istemiyorum yahu ben!

2 yorum:

gRanGe dedi ki...

yazıyı okudum ve bambaşka bi yerde buldum kendimi ;
inanılmaz derecede üzüldüm..bi anda alkol içememek kısmına takıldım nasıl yaa dedim nasıl olur filan sonra kendimi koydum ortaya ben içemesem nolurdu diye gözüme hep taksim, geceler, dans eden ben, şarkı söylemeler, konserler ,kumsallar vs. vs. geldi sonra bi süre bunu düşündükten sonra şöle bişey geldi eee yaanii eğer içemessem eğlenemiyecekmiyim ben?? içmessem dans edemiyecekmiyim? şarkı söliyemiyecekmiyim? konsere kumsala gidemiyecekmiyim ?? madde bagımlısımıyım lan ben?? eğlenmek için keyif almak için alkole mi ihtiyacım var?? normalde eğlencesi biriyimde kafalar güzelleşincemi eğlenebilme özelliği kazanıyorum ? eğlenen benmiyim yoksa alkol mü ???

az biraz daha cesaretim olsaydı sırf bu kadar süre bunu düşündüm diye senin yasak bitene kadar alkol almamaya yemin edicektim ki hala düşünüyorum..!!

daha çok düzen daha çok sağlığa kawuşuyosun yawrumm tek derdin bu ossun

Tns dedi ki...

bu kadar üzülmenin sebebi sadece bir süre alkol alamayacak olman değil bence. Şu anda bir değişim ve geçiş dönemindesin, bu herkes için zor nihayetinde. Her ne kadar açıkça dile getirmesen de benim gördüğüm: değişimleri kabul etmemeye çalışan, direnen ve sonunda bunu fazlaca kafaya takan bir Sezen var aslında :) Evrene mesaj vermek denen birşey var ya hani, dile getirmesen bile hissettiğin bu direnç gerilim seni başka şekillerde etkilemeye devam ediyor. Yapman gereken basit; sana sunulanı olduğu gibi kabul etmek... Ne çalışıyor olmak, ne öğrencilik yıllarındaki özgürlüğe ve umarsızlığa sahip olmamak, ne yazın gezemeyecek olmak, ne artık 18 yaşında olmamak, ne alkol kullanmamak, ne düzenli bir ilişki yaşıyor olmak senin hayatında harika gelişmeler olmasına ve yine delicesine eğlenmene engel değil. Çok alakasız şeylerin ne kadar güzel şeylere vesile olduğunu görene kadar bekle ki sen bunları defalarca gördün ;)

Pinterest'im

Instagram'ım