06 Temmuz 2009

Carissima Sevgilim



Tegan&Sara - Where does the good go

Yıl 2004...
Sık sık ziyaret ederek aşığı olduğum İstanbul'da yaşamaya başladığım ilk aylar.

Artık şehrin misafiri değil, sakiniyim. "Sakin" kelimesiyle kesinlikle bağdaşmayacak bir hareketlilikle yaşıyorum şehirde. Her aktiviteden, her delikten çıkıyorum, evde haftada toplam 20 saat belki geçiriyorum.

Ki o zamanlar yaşadığım evde şimdi yaşıyor olsam, beni hiç bir kuvvet o evden dışarı çıkaramazdı. Leb-i Derya'dan daha çok boğaz gören manzarası, manzaraya bakan hiç duvar boşluğu olmayan sadece camlarla kaplı ön cephesi, jakuzili kocaman küveti ve saunasıyla Cihangir'deki o kocaman evin kıymetini o zamanlar bilememiştim.

Manzaraya karşı nefis bir pazar kahvaltısı yapabilecekken kalkıp Tüyap kitap fuarına gitmiştim. Ayaklarım beni yaşlarına rağmen inanılmaz hoş görünümlü ve kahkahalarıyla kendilerine çeken iki kadının standına götürmüştü. Kitabın ne olduğu umurumda değildi, ne anlattığı da, fiyatı da... Kadınlara aşık olmuştum, direk kitaplarından alıp imzalattım. Ve orada oyalanabildiğim kadar oyalandım.

Kadınlar Mine Kırıkkanat ve Donatella Piatti idi. Kitap da "Carissima Sevgilim". Donatella nedense türkçe veya italyanca değil, fransızca olarak imzalamıştı, Mine Kırıkkanat da "Sevgili Sezen'e annece, kadınca, ince ve içten sevgilerle..." diye.

Dün yıllar sonra yeniden okudum bu kitabı. Çok eğlenerek... Hala hayatla ve kendileriyle dalga geçme yeteneğine sahip oluşlarına imrenerek...

Kitaptan alıntılar:

- Güzel ve çekici annelerin yetim oğlan çocukları, eğer o anneleri kafalarının içinde ezmeyi başaramazlarsa, duydukları hayranlık ve tabii aşk dolayısıyla, karşılarındaki tek örneği, yani anneyi taklit etmek zorunda kalıyorlar. İşte kimi zaman eşcinsellik, bu ezici hayranlığın ve taklidin bir sonucudur.

- Yaşasın! Meşhurum! Ve bunu hak etmek için en ufak bir şey yapmadım. Ne bir film, ne bir Oscar, ne de bir Nobel. Sadece bir parti... Salak ve masum bir 'single' parti!

- Kadınlar en muhteşem güzelliklerine olgun yaşlardaulaşır. En kalıcı kokularını solmadan az önce salan çiçekler, tadının doruğuna dalından kopup düşmeden önce varan meyveler gibidir kadınlar.

- Ne bileyim sonunda artık kapıda olan yaşlılığım için para biriktireceğim, ciddi kitaplar yazacağım, kendimi senin uzun zamandır benim için tatlı tatlı dilediğin büyük anne olma fikrine alıştıracağım derken, işte yeniden oldu! Beklenmedik, taze, neşeli, istekli, oyuncu, yeni bir adam hayatıma girdi.

- Aşk kıtasını hatmetmiş olman gereken atlası sanki ilk kez görüyormuşçasına keşfini ve özellikle yeni bir başkent daha buluşunu hararetle kutlarım.

- Sen sen ol çiçeklere değil, kokularına para yatır Donatella. Parfümlerin hiç olmazsa güzel şişeleri var.

- Türkler sanal bir alemde yaşadıklarını düşünüyor ve çektikleri çileyi, film gereği olup bir gün bitecek sanıyorlar. Mucize bekliyorlar.

- Erkek, kadının zekisini, inatçısını ve zehir zemberek dillisini seven, aşkı bir güç gösterisi, bir yarışma, bir hesaplaşma gibi yaşayan türden olmalı. İstemesek de sahiplenmeli bizi, küçük yumruklarımıza aldırmadan sırtlamalı, ısırma eğilimlerimizi öperek yanıtlamalı, kaçtığımızda tutmalı, yaklaştığımızda uzaklaşmalı... Kısacası hınzır bir kediyle oynaşmaktan korkmayan, ama kızıp onu da yemeye kalkmayan iyi huylu bir kaplan olmalı.

- Kriz yüzünden bu yıl yaşımdan iktisat yapmaya karar verdim. Bulunduğum yaşı muhafaza ediyorum. Ekonomik durum düzelirse, yeni bir yaş alacağım kendime.

- Paris'in İstanbul'dan farkı, "inşallah" ile "maşallah" arasındaki ayrım aslında. İstanbul'da her şey "inşallah" umudunda kalıyor. "İnşallah" döneminden bir türlü çıkamayan Türkiye'ye nispet yapar gibi, Fransa'nın paçalarından "maşallah" akıyor. Üstelik nazar boncuğu bile takmıyorlar. (İnşallah Baladı- Maşallah Requem'i)

- Tecrübeler insanları asilleştirir. Hadi bunu da yaşayalım.

- Güzelim bahçelerle, dükkanlarla, restoran ve pastanelerle, süslü ve şık insanlarla dolu "mutlu ghetto"muzdan çıkıp vapura bindim ve başka bir dünya içinde buldum kendimi.

- Pastanın son dilimi üstüne konulan çilek, dinlendiği likörün tüm rahiyalarını emen vişne tanesi gibi bir tat...

- Benim çok eşcinsel arkadaşım var ve eşcinsel arkadaşlarımı diğerlerinden daha duygulu, daha ilginç, daha insan buluyorum. Ancak oğlumun eşcinsel olmasını istemezdim. Çünkü onlar daha çok acı çekiyorlar.

2 yorum:

köy çeşmesi dedi ki...

kitaptan alıntılar,gerçekçi ve güzel ayrıca bu postun daha da güzel..

zillosh dedi ki...

çok teşekkür ederim...
bu blog benim karalama tahtam gibi, ne gelirse aklıma yazıyorum; ama kimisi içime siniyor. Bu da sinenlerden... ,)

Pinterest'im

Instagram'ım