Şahane bir otelde yaşıyorduk, inanılmaz güzel arabalar sürüyorduk, tekila içmeye Meksika'ya, kumar oynamaya Las Vegas'a gidiyorduk, California sahillerinde güneşleniyorduk, gündüz kasiyerlik yaparak oluşan yorgunluğu gece jakuzide bira yudumlayarak veya Hollywood'da sürterek atıyorduk.
O günden sonra "part-time" kelimesine bir tutkulu kaldım. Türkiye'de de part-time bazı işlerde çalıştım; ama buradaki part-time anlayışının çalışma saatleri olarak da ücret olarak da oradakinden çok farklı olduğunu kavramam uzun sürmedi.
Yine de hala nerde part-time iş ilanı görsem ilgimi çeker. Her şeyi bırakıp çalışasım gelir. O yüzden artık bir de part-time iş ilanları diye bir başlık oluşturuyorum. "Ben olsam dayanamaz kesin başvururdum..."lar...
İlki THY'dan geliyor:
THY A.O. Part-Time Çalışacak Üniversite Öğrencileri Arıyor
02.06.2009
THY A.O.’nın İstanbul’daki ünitelerinde ihtiyaç halinde part-time istihdam edilmek üzere, öğrenci (Yüksekokul, lisans ve lisansüstü) alınacaktır.
Kriterler
- T.C. Vatandaşı olmak.
- En az 2 yıllık Yüksekokul öğrencisi olmak.(4 yıllık lisans öğrencileri ve lisans üstü öğrencileri dahildir. İşe başlama aşamasında güncel öğrenci belgesi ibraz edilmesi gerekmektedir.).
- Adli sicil kaydı ve adli sicil arşiv kaydı bulunmamak.
- Haftada 4 gün çalışabilecek durumda olmak.
- Vardiyalı düzende çalışmaya bir engeli bulunmamak.
- 01.01.1980 ile 31.12.1989 tarihleri arasında doğmuş olmak.
- Herhangi bir sağlık problemi olmamak
- Bilgisayar programlarına hakimiyet ve ingilizce biliyor olmak tercih sebebidir.
6 yorum:
yurtdisinda, gelismis ülkelerde meslek durumlari cok daha farkli.
yani bir insan kasiyerse de mühendisse de ayni yasam tarzini sürdürüyor, bu belki amerika'da böyle degildir ama avrupa ülkelerin genelinde böyle.
türkiye'de ise belli bir yasam kalitesine ulasabilmek icin mutlaka üniversite okumak hatta yurtdisinda dil egitimi almak, yüksek lisans yapmak gerekiyor.
yasam kalitesini arttirmanin tek cözüm yolu bu oldugu icin de herkes mühendis doktor, psikolog bilmem ne olmak icin ugrasiyor, her sene binlerce öss de heba oluyor.
kasiyere kokos hanim istedigi muameleyi yapiyor, restorandaki garsona takim elbiseli bey istedigi muameleyi yapiyor.
ama avrupa ülkelerinde bu böyle degil. herkes muntazam bir esitlik icerisinde.
bu arada ben yanlis hesapla yorum yazdim. yukardaki benim pillicadi:)
hihi merhaba cadıcım : )
Amerika'da kasiyer ile mühendis aynı hayatı yaşamıyor; ama insanlardan gördüğü itibar eşit oluyor gibi. Kasiyerlik yaptığım süre boyunca bana üstten bakar muamele yapan, rica etmeden bir şey isteyen, işi bitince teşekkür etmeyen müşterim olmadı örneğin.
İstanbul'da ise garson ve kasiyerlerin durumu aynen söylediğin gibi... House Cafe'ler bunu kırmayı epey başardı. Garson senin patronunun kızı veya hep hayal ettiğin üniversitede okuyan adam çıkabiliyor çünkü, o yüzden herkes kibar herkes dikkatli.
ama evet Türkiye'de özellikle de İstanbul'da üniversite bitirmek, ana dil gibi ingilizce konusmak tercihen iki dil daha bilmek, bilgisayara hakim olmak "zorundayız"!
senin yerinde olsam californiada kalırdım zillosh :)hazır gitmişken staples center yapsaydın ya. hatta bi lakers maçı izleseydin.
akLa hayale gelebilicek her sey yapıLdı merak etme ama sporsal olarak tek ilgimizi ceken surfculer oLdu =p Angels'ın "beyzbol" macını bile sahilde sızıp kacırdık =)
kalmaya geLince kocalar bile hazırdı ciddi de niyetliydik ama 4 ayın sonunda zeytinyaglı sarmaaa böreeek kısırrr diye aglar olduk :D
Ne mutlu Türküm diyene!
Yorum Gönder