Biletix'te çalıştığım dönemde, yeni satışa çıkan her etkinlik için bunun biletleri hemen tükenir, ohoo bu etkinlik sürünür, gibi yorumlar yapardık. Genelde isabetli olsa da, bazen çok şaşırırdık. Marianne Faithfull da bizi çok şaşırtanlardan biri olmuştu. Babylon ortalamasının çok üzerinde bilet fiyatlarına rağmen üç günün biletleri de hemen tükenmişti.
Bilet alanların kaçı artık çatal çatal olmuş sesiyle söyleyeceği şarkıları dinlemek için, kaçı onu görmek için gidiyor konsere diye düşünmüştüm. Ee, Rolling Stones'un dagilmasina sebebiyet vermesine ramak kalmış bir kadını kim merak etmez?
Ne demeye çalıştığım anlaşılsın diye Marianne Fatihfull'un özel hayatından bahsedeyim biraz. Benim gözümde bu kadını bir ilah yapan, Mars (çikolata olan) yedikçe aklıma gelen hikayeyi de en sona saklayacağım işte!
Seksi, aşkı, müziği, sinemayı ve uyuşturucuyu seven bir kadın... "Motosikletli Kız" filminde Alain Delon'un dişleriyle üzerindeki vücudunu saran tulumun fermuarını açtığı kadın oluyor aynı zamanda.
1946 doğumlu, son derecede aristokratik bir aileden geliyor. Genç bir kızken, yerel tiyatrolarda Shakespeare'den oyunlar oynuyor, bir ressamla çıkıyor ve burası klasik bir hikaye gittiği bir partide Rolling Stones grubunun menajeri Andrew Loog Oldham'ın dikkatini çekiyor. Ona şarkı söyleyebilir misin, diye soruyor ve Marianne "as tears by go" isimli ilk single'ını çıkartıyor.
O dönemlerde ressam sevgilisiyle evleniyor, çocuk doğuruyor, derken evlilikteki problemlerden kaçış olarak gittiği Rolling Stones grubunun gitaristi Brian Jones'un evinde kaldığı dönemde Mick Jagger ile yakınlaşmaları başlıyor. Sonra efsane bir aşk, bir sürü harika şarkı çıkıyor ortaya.
Mick Jagger, Marianne'yi bırakınca, daha çok kokain, daha çok alkol içeren bir hayata başlıyor Marianne. Yemek yerken kafasının önündeki çorba tabağının içine düşmesinden, bir kutu ilaç alıp intihar girişimlerine kadar ne ararsanız var bu dönemde. Mick Jagger bir başkasıyla evlenmiş olsa da, sevişmeleri ve aşkları devam ediyor. Ama daha sonraları gerçekten aralarındaki ilişki bitiyor ve Marianne kokainden eroine geçiyor, sokaklarda yaşayan bir kadına dönüşüyor. Hatta bazı iddialara göre fahişelik bile yapıyor.
Ve sonra toparlanmaya başlıyor, yeniden evleniyor ve başarısız bir dolu albumün ardından çıkardığı Broken English ile yeniden parlıyor.
En sona sakladığım hikayeye gelince, Mick Jagger ile o efsane aşk yaşadıkları dönemde, bir gece Keith Richards, Mick Jagger ve Marianne Faithfull bir otel odasında basılıyorlar. Hepsinin kafaları bir dünya, Marianne'nin üzerinde sadece bir kürk ve bacaklarının arasında Mars!
Marianne'nin büyük kuzeni Leopord "Kürklü Venüs" isimli erotik romanı yazıp, "mazoşizm" kelimesini çıkartan kişi olduğu için, Marianne'nin adı o geceden sonra"Kürklü Venüs"e çıkıyor.
Mars reklamda oynaması için inanılmaz teklifler yapıyor; ama o kabul etmiyor.
Bu gün Dublin'de yaşayan, torun sahibi, yaşının ve hastalık sebebiyle aldığı kiloların inadına İstanbul'a geldiğinde her yaştan insanı "We love you" diye bağırtan bir kadın. Tanrıça ilan edilmesi boşa değil hani. ♥ ♥ ♥
2 yorum:
Kürklü Venüs..
gençliği olabilirdi rahatlıkla..
hakedecek şeyler yaptı mı bilinmez ama..
güzeldir kitabı, filmi..
tavsiyeler..
tavsiyelere bayılırım; ama bir de bu kadar benzer fikirleri paylaşıp benzer hayatlar yaşadığım birinden gelen tavsiyeyse taparım!
sınav curcunasından kurtulur kurtulmaz okunacak / izlenecek : )
Yorum Gönder