annem ve ben:
üsttekiler: yağmur, kerime, merve
alttakiler: ben ve ayşe
1.20 boyunda olduğumuz, mavi önlük giyip, beyaz kurdele taktığımız günlerde tanışmıştık. Adana şehir merkezinin göbeğinde bir ilkokul; Celalettin Sayhan İlkokulu.
O zamanlar böyle kolej modası yok, iyi hocaların hepsi devlet okullarında. Hatta belli bir kaç öğretmen var, onların sınıfına kayıt yaptırabilmek için bir dolu katekulle dönüyor ortada. Okuldan çok uzak semtte yaşamasına rağmen, bir dolu iş çevrilip o sınıfa kaydı yaptırılmış öğrencilerden biri de benim.
Bir sınıf ve 72 öğrenci! Çok da renkli bir sınıf. Kırtasiye malzemelerini kendisi alamayacak kadar kötü durumdaki bir çocuk ve okula özel şöför ve makam arabasıyla gelen çocuk dizdize oturuyor sırada. Haftasonları da okulun kursları var; sırf hırsız polis oynamak için bahanemiz olsun diye o kurslara da geliyoruz.
birlikte okumayı öğrenmiş kerime, susu ve ben : )
Aradan 17 yıl geçti, o sınıftaki arkadaşlarımın çoğu ile hala görüşüyorum. Hatta üniversite öğrencisi halimizle toplanıp İstanbul'daki Adana kebapçısı Yüzevler'e 01 plakalı arabalarla ilkokul öğretmenimizi yemeğe bile götürmüşlüğümüz var. Üstelik biz bir aradayken gerçekten çok eğleniyoruz, öyle formalite icabı pilav günü aşure günü gibi günlerde toplanıp hal hatır sorma muhabbetinin çok ötesindeyiz. Çıkıyoruz, yemek yiyoruz, birbirimizde kalıyoruz, gece içip dağıtıyoruz filan...
İçlerinden bazıları gerçekten çok ayrı özel benim için. Bunlardan biri de Ayşe.
Saçımızı bir örnek yapıp, aynı renk çoraplar giyip, okul çıkışı bir gün onun evine, bir gün benim evime giderek geçirdiğimiz beş senemiz var. Barbie bebek oynamaktan, Anadolu Lisesi'ne hazırlık için testleri çözmeye kadar her şeyi birlikte yaptığımız yıllar...
Anadolu Lisesi Sınavı'ndan sonra okullarımız ayrılıyor; ama ayda bir bile olsa bir gün mutlaka buluşup sabahtan akşama kadar dedikodu yapıyoruz. Divan ve Kıpkırmızı alışık iki kızın toplanıp bütün gün boyunca hiç susmadan havadisleri birbirlerine anlatıp sonra birlikte hayal kurmalarına... Ve bu tam yedi sene böyle devam ediyor.
ÖSS'ye yakın zamanlar, havuzbaşında test çözüyor, sonra falcıya gidip ikimiz de İstanbul'da üniversite kazanacak mıyız diye soruyoruz.
Ve birlikte İstanbul'daki yeni hayatımıza başlıyoruz. Rock'n Coke'a gidip üniversiteli oluşumuzu kutlamaktan, düzenlenen bütün festivallere birlikte katılımlara, 7tepe'ye gitmeye çalışırken dedikoduya dalıp kendini Kumburgaz'da bulmalara, birbirimizde konaklamalara, İstanbul'daki gece hayatını birlikte keşfedip, falcılara üye olmalara kadar yok yok.
Sonra yükselen hayat tempoları, akademik takvimlerin bir türlü denk gelememesi ve ben bomboşken onun sınavlarla boğuşması ve sonra ben sınavlarla cebelleşmeye başlamışken onun tatile girmesi sebebiyle bir türlü birlikte tatil hayalimizi gerçekleştiremememiz...
Benim enteresan işlere merak salmam, uslu duramamalarım; onun Türkiye sınırları içinde geçirdiği zamanların gittikçe azalması derken görüşme problemleri yaşar olduk. Yine de Ayşe benim için arkadaşın hep çok ötesidir, bana kızsa da, sinirlense de; ihtiyacım olan her anda ihtiyacım olan her desteği vermeye hazır olduğuna ve hayata karşı duruş ve bakışlarımızın bambaşkalığına karşın beni hep gerçekten çok iyi anlayabileceğine eminim. kendimi bildim bileli hayatımda hep olmuş ve hep olmasını istediğim; hatta istemekten de çok olacağını gayet iyi bildiğim ve çok sevdiğim bir insan.
Ben bugünlerde hayatımın ilginç bir dönemindeyim. Sevdiğim bir insanı kaybettim, sağlıksal sorunlar yaşıyorum, sınavlarım başladı, bunalımsal ve yabani ruh hallerindeyim. Kapattım kendimi... Ve bu sürede onun için önemli olan bazı şeyleri de kaçırmış oldum. Gitsem de olmam gereken ruh hali içinde olamayacaktım, hatta bu aralar o kadar duygusalım ki duygulanıp hüngür hüngür de ağlayabilirdim.
"Ne kadar büyümüş, ne kadar güzel olmuş benim Ayşem" diye gurur duygularımı sevinç çığlıkları ve öpücükler ile değil, gözyaşları ile gösterebilirdim. O yüzden kaçırmak zorunda kaldım! Düğününü kaçırmış gibi hissediyorum. Üniversite mezuniyeti düğünü meçhul bizim gibiler için önemli bir dönüm noktasıdır çünkü.
Söyleyeceğim hiç bir söz de dün orada olmadığım gerçeğini değiştiremeyecek biliyorum, ama ne olursa olsun aklım sende, şans ve güzel şeyler dileklerim seninle hayatım. Seni gerçekten çok seviyorum, iyi ki varsın!
Kutlanacak daha nice şey olması ve onlarda kendimi affettirmem dileklerimle en kocaman öpücükler...
1 yorum:
Sağlık olsun.
Bu kadar süredir dost olan insanlar, sadece güzel anlarda birlikte olmanın önemli olmadığını bilir ve her ne kadar özür dilemesen de affetmeye hazırdırlar.
;)
Yorum Gönder